HABERLER

27 Temmuz 2014 Pazar

BAYRAM GÜNLERİ

BAYRAM GÜNLERİ

BAYRAM GÜNLERİ

Peygamber Efendimiz (asm) bayramı nasıl geçirirdi?

Peygamber Efendimiz (asm), bayramda tekbir ve tehlil getirirdi “Ramazan ve Kurban bayramlarını “La ilahe illallah” lar ile “Allahü ekber” lerle “Elhamdülillah” larla “Sübhanallah” larla süsleyiniz.” (Ebu Nuaym) Peygamber Efendimiz(asm) bayramı, “Yeme, içme ve Allah’a zikir günleri” olarak tarif etmiştir. Kendisi gerek Ramazan gerekse Kurban bayramlarını bu şekilde geçirmiştir. Ümmetine de böyle yapmalarını tavsiye buyurmuşlardır. “Tekbir getirmek suretiyle bayramlarınızı süsleyiniz.” (Taberani) Helal kılınan eğlence ve izhar-ı sürur havasının, meşru’ hududu taşmayacak şekilde ileri götürülmesini önlemek maksadıyla bayramın dini yönünü belirtmeye Hz. Peygamber (asm) hususi bir ehemmiyet atfetmiştir. (Kütüb-i Sitte) “Bayramlarda gaflet istila edip gayr-i meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha (Allah'ı zikretmeye) ve şükre azim tergibat (büyük teşvikler) vardır. Ta ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır.” (Lem’alar) Peygamber Efendimiz (asm), bayram sabahı hurma yerdi Orucunu tatlı bir şeyle açmayı adet edinen Resul-i Ekrem (asm), Ramazan Bayramı'na da tatlı yiyerek ve namaza öyle giderlerdi. Hz. Enes (ra) anlatıyor: “Resulullah (asm) Ramazan bayramında, sayıca tek olan birkaç hurma yemedikçe namaza gitmezdi.” (Buhari, Tirmizi) Resulullah’ın (asm) Ramazan bayramı namazına giderken bir şeyler yemesinin hikmetini bazı şarihler: “Kimse namaz kılıncaya kadar oruca devam ediliyor zannetmesin diyedir, sanki bu yanlışlığın yolunu kapamak istemiştir.” şeklinde açıklamışlardır. Kurban bayramında bir şey yenmemesi esastır. (Kütüb-i Sitte) Hurmanın tek kılınması Allah’ın birliğine işaret içindir. Resulullah (asm) tek ile teberrük (bereketlenmek) için imkân olan her şeyi tek yapardı. “Allah (cc) tek’tir. Teki sever.” buyurmuştur. (Kütüb-i Sitte) Peygamber Efendimiz (asm), bayram namazına yaya olarakgiderdi Hz. Ali (ra) demiştir ki: “Bayram namazına yaya gitmen, çıkmazdan önce bir şeyler yemen sünnettir.” (Tirmizi) Peygamber Efendimiz(asm), bayram namazına gidiş ve dönüşte farklı yolları tercih ederdi İbn-i Ömer (ra) anlatıyor: “ Resulullah (asm) bayram namazına giderken bir yoldan gider, dönerken başka bir yoldan dönerdi.” (Ebu Davud) Hadis, bayram namazına gidiş ve gelişi başka başka yollardan yapmanın müstehab olduğunu ifade etmektedir.

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Ve diliyoruz ki; NİCE RAMAZANLARA ERİŞTİR BİZİ YA RABBİ… ERİŞTİR YA RABBİ…

Her yıl Ramazan ayının başlangıcında “hoş geldin ey şehr-i Ramazan”övgüleriyle karşılanan ve göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçen, rahmet ve bereket ayı; Ramazanın son günlerini yaşamaktayız. Son dönemeç hükmündeki son haftaya gelindiğinde; camilerde, meclislerde okunan naatlar, ilahiler, yerini hüzünlü sözlere bırakarak; “elveda ey şehr-i Ramazan” şekline dönüşür. Koca Yunus’un; bir beytinde “Bildik gelenler geçtiler,gördük konanlar göçtüler” dediği gibi her gelenin bir gidişi, her konanın bir göçüşü olduğu gibi, her başlangıcın da bir sonu vardır. Ramazan da diğer zamanlar gibi gelmeye-gitmeye, başlamaya-bitmeye mahkumdur. Önemli olan geldiği ve konduğunda yapılacaklardır. Gittikten ve göçtükten sonraki pişmanlıklar bir fayda vermeyecektir. Ramazan ayındaki fırsatlar değerlendirilemediği taktirde, diğerlerinden farklı bir tehlike söz konusudur. Ramazan ayında günahların affı o kadar kolay olacak ki, af nimetinden faydalanılamadığı taktirde, Cebrail aleyhisselamın bedduasına muhatap olmak vardır. Ebu Hureyre’den (ra) rivayet edilen bir Hadisi Şerifte de şöyle buyurulmuştur; “Resul-i Ekrem (sav) minbere çıktı ve: – “Amin, Amin, Amin!” dedi. Resul-i Ekrem (sav)’e: – “Ey Allah’ın Resulü (sav) Minbere çıktınız ve üç kere amin dediniz! (Bunun hikmeti nedir?)” dendi. Bunun üzerine O (sav): – “Cebrail bana geldi ve: Kim Ramazan ayına yetişir, affa uğramaz ve sonunda ateşe girerse, Allah onu uzaklaştırsın!” dedi ve bana: – “Sen de amin de!” dedi, ben de: – “Amin!” dedim. Sonra: – “Kim anne ve babasına yetiştiği halde onlara iyilik etmez, sonunda ölür ve ateşe girerse, Allah onu uzaklaştırsın!” dedi ve bana: – “Sen de amin de!” dedi, ben de: – “Amin!” dedim. Sonra da: – “Sen yanında anıldığın halde sana salavat getirmeyip, ölen sonunda da ateşe giren kimseyi Allah uzak etsin!” dedi ve bana da: – “Sen de amin de!” dedi, ben de: – “Amin!” dedim. (Ahmed b. Hanbel, Müsned,2/254; Tirmizi, Daavat,No:2539.) Şimdi yapılacak şey; Ramazana elveda derken, onun bizden hoşnut gidip gitmediğini muhasebe yaparak,.bizim bu ayın af nimetinden istifade edip etmediğimizi düşünmemiz; geride kalan son Ramazan günlerini en verimli şekilde değerlendirmemiz lazımdır. Düz bir mantıkla şöyle düşünelim; yakınımızdan biri hasta olsa,yada bir ameliyat geçirse, planladığımız dünya işlerini bırakıp, hastamızın şifa bulması için nasıl başında nöbet tutarsak, gönül dertlerimizin derman bulacağı; Allah’ın af ve merhametine uğramak gibi, bin aydan hayırlı Kadir gecesine rastlamak gibi, Ramazanın son günlerini değerlendirmek için birkaç günümüzü ibadet ve itaat içerisinde geçirmeye gayret etmek akıllıca bir iş değil midir? “

12 Temmuz 2014 Cumartesi

ESKİ BELEDİYE BİNAMIZ

Eskiden ama iyi ama kötü bir hizmet alabildiğimiz belediyemiz vardı.. 




İKİ YILDIR BİTMEYEN HİZMET

TARİH : 05 MAYIS 2012
YER : DEMİRTAŞ

Başkan Dündar, "Bugün Demirtaş'tayız. Yeni meydan düzenlemesi yapıyoruz. Çok daha geniş bir meydan oluşuyor. Değişik bir yapılaşma içerisine gireceğiz. Burada 2 milyon liralık kamulaştırma yaptık. Yeni meydanda belediye hizmet binasının yanı sıra OSMEK Kurs Merkezi, ticari alanlar, katlı otopark ve düğün salonu olan bir bina yapacağız. Eski belediye binalarını yıkacağız. Mevcut caminin yerini değiştireceğiz. Yeni cami yaparak eskisini kaldıracağız. Meydanı daha geniş bir hale getireceğiz" dedi.
Demirtaş'ın kaçak yapılaşmanın olmadığı bir bölge olduğunun altını çizen Başkan Dündar, Demirtaş'ın bundan sonraki süreçte planlı yapılaşması ve meydanı ile modern şehrin kendisini göstereceği bir yer olacağını ifade etti. Hızlı bir şekilde düzenlemeleri tamamlayarak Demirtaşlıların hizmetine sunacaklarını belirtmişlerdi fakat geçen sürede hala bu verilen vaatlerin yerine gelmediğini görüyor dikkatle takip ediyoruz VE ŞİMDİ SORUYORUZ NE ZAMAN BİTECEK BU VERMİŞ OLDUĞUNUZ VAATLER 2 YILDA BİR MEYDAN DÜZENLEMESİ YAPAMIYORSANIZ NEDEN DEMİRTAŞ'IN BELEDİYELİĞİ İPTAL EDİLDİ O ZAMAN...

8 Temmuz 2014 Salı

Demirtaş bucağı okulu


DEMİRTAŞ BUCAĞI İLKÖĞRETİM OKULU TARİHÇESİ Demirtaş Beldesinde İlkokul 1925 yılında eski Rum Okulu olan binada Arap Harfleri ile 150 kadar öğrencisiyle İsmail Efendi yönetiminde eğitim öğretime başlamıştır. Uzun yıllar okul olarak kullanılan bu bina bugün yıkılmış durumdadır. O yıllarda okulun eğitim öğretim süresi 3 yıldır. Daha sonra 5 yıllık okul haline dönüştürülmüştür. 1964 yılında Cumhuriyet Mahallesi Cumhuriyet Caddesine şuan ki sel felaketinden zarar gören okul binası yapılmış ve aynı yıl eğitim öğretime başlamıştır. 1984 yılında ilkokul ve şu anki Ali Osman Sönmez Fen Lisesi bahçesinde bulunan ortaokul birleşerek 8 yıllık ilköğretim okulu oluşturulmuş ve Ali Osman Sönmez İlköğretim Okulu adını almıştır. Daha sonra 1991 yılında binaların ayrı olması ve karşılaşılan güçlükler sebebiyle 5 yıllık ilkokul eğitimine dönmüş ve Demirtaş Bucağı İlkokulu adını almıştır. 1996-1997 öğretim yılı başında tekrar ilköğretime dönüştürülerek Demirtaş Bucağı İlköğretim Okulu adıyla eğitim öğretime devam etmiştir. 14.10.2010 tarihinde meydana gelen yoğun yağışlar sonucunda oluşan sel felaketinde okulumuzun tabanlarında çökmeler oluşmuş ve binanın boşaltılmasına karar verilmiştir. Okulumuz, 15.10.2010 tarihinden 19.12.2011 tarihine kadar, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından kiralanan, Çınar Vakfına ait Demirtaş Sakarya Mahallesi, Zafer Caddesi, 4.Sokak No: 25 Adresinde bulunan binada eğitim öğretim faaliyetlerine devam etmiştir. Cumhuriyet Mahallesinde bulunan esas okul binamız yıkılıp yeniden yapılmış ve 19.12.2011 tarihinde eğitim öğretime başlanmıştır. Okulumuzda tarih sırasıyla: İsmail Efendi, Fedai Bey, Yusuf ÖZSOP, Muhittin SOYDAŞ, Servet PİŞKİN, Aslan DEMİR, Servet HELVACI, Süleyman SEZER, Nizamettin ULUSOY, Zekeriya ÖZDEMİR, Selahattin OKTAR, Tevfik KAYA, Ali Rıza ÇELİK, Mustafa BAY, Ali ÖZBEK müdürlük yapmışlardır. Yaptıkları hizmetlerden dolayı kendilerini minnetle anıyoruz. Okulumuzdan mezun olanlar arasında Belediye Başkanlığı, Buski Genel Müdür Yardımcılığı gibi yönetim görevinde ve çeşitli mevkilerde bulunan kişiler mevcuttur. Okulumuzdan mezun olanlar: Sayın, Hüseyin PINARDAĞ, İbrahim ÜRGÜN, Halil İBO, Halil SATIK, İsmet KUTLAY, Mümin TÜFEK, Ahmet KUTLAY, İsmail SABUN, Mesut KUTLAY, Hacı Emin KUTLAY, Sadullah ŞABAN, Halil İbrahim KUTLAY, Sinan SEZER, Yalçın ÇETİNER, Rasim TÜFEK, Celal TUNÇ, Betül Helvacı, Filiz SEZER, Ufuk TOPUZ, Kadriye ŞENER ve daha isimlerini sayamadığımız bir çok değerli kişiler. Kendilerine okulumuza verdikleri desteklerden dolayı teşekkür ediyor ve desteklerinin devamını bekliyoruz. Okulumuzda halen 1 müdür, 2 müdür yardımcısı, 35 öğretmen, 1 yardımcı hizmetler personeli görev yapmaktadır. Toplam 950 öğrenci mevcuttur. Okulumuzda ikili eğitim yapılmaktadır. Üç adet ana sınıfı bulunmaktadır. 02.01.2012 Ferhat KUTLU Okul Müdürü

YA RAHMAN YA RAHİM


ORUCUN FAYDALARI


BAKARA SURESİ 185.AYET


KİMSE SON VEDANIN NE ZAMAN OLDUĞU BİLEMEZ


TAŞ OCAKLARI’NIN YARATTIĞI ÇEVRE SORUNLARI..



Ülkemizde  en önemli çevre sorunlarından birisi de hiç şüphesiz “ taş ocakları’dır “

Halen ülkemizin değişik yerlerinde 5000 civarında ruhsatlı taş ocağı bulunmakta olup bunlara ilaveten de  20 000 yeni taş ocağı ruhsat başvurusu bulunmaktadır.

Eskiden taş ocakları çevre yasasına bağlı olarak Çevresel Etki Değerlendirmesi ( ÇED ) yönetmeliğine göre verilmekte idi..

Daha sonra 2003 ila 2007 yılları arasında 3213 sayılı maden yasasının 7. maddesi, madencilik faaliyetleri izin yönetmeliği ve ÇED yönetmeliklerinde yapılan değişikliklerle kum ve taş ocakları ruhsatlarının verilmesi ( ÇED ) yönetmeliği kapsamından çıkarılarak maden kanunu ve yönetmelikleri kapsamına alındı.

Mevzuatta taş ocakları sahipleri lehine yapılan bu değişiklik ile taş ocağı ruhsatlarının alınması kolaylaştı ve mahallinde hiçbir ciddi araştırma yapılmadan çevreye vereceği zararlar göz ardı edilerek ruhsat alan taş ocakları sayısı çığ gibi arttı.

Herhangi bir taş ocağından taş çıkarmak için patlatılan dinamit yakın çevreye 3.6 şiddetinde deprem etkisi yapmaktadır.

Bu da başta yaşamın olmazsa olmazı olan su kaynaklarının kirlenmesine ve kurumasına sebep olmaktadır. Her bir taş ocağının 1 su kaynağını kuruttuğu hesaplanmaktadır.

Ayrıca devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması gereken, hava kirliliğini de önleyen topraktaki suyu tutan ormanlık alanlar büyük zarar görmektedir.

Bunun yanında turizm alanları, tarım alanları ile yerleşim alanlarındaki konutlar, okullar, sağlık tesisleri vs. de olumsuz etkilenmektedir.

Taş ocakları ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi kentimizde de büyük çevre sorunları yaratmaya devam etmektedir.

Geçtiğimiz aylarda Demirtaş Barajı yakınında 200 hektarlık alanda verilmek istenen taş ocağı ruhsatının yakın çevredeki köyler için ne derece önemli çevre kirliliği tehdidi oluşturduğunu sivil toplum kuruluşları ile birlikte bu köy muhtar ve sakinlerinin gösterdiği tepki ve eylemlerden de hatırlıyoruz..

Kaldı ki gerek kent merkezimizin yakın çevresinde, su kaynaklarımız, ormanlarımız ve tarım alanlarımız çevrelerinde eskiden verilen ruhsatlara göre çalışan birçok taş ocağı olduğu gibi yenilerinin alınması için ilgili makamlara yapılan başvurular da bulunmaktadır.

Öncelikle taş ocağı ruhsatlarının maden yasasına göre değil eskiden olduğu gibi ÇED yönetmeliği kapsamında verilmesi ve eskiden verilen ruhsatların da buna göre revize edilmesini bu yönetmelik esaslarına uymayanların da kapatılması çeşitli çevre sorunlarının önlenmesi açısından son derece önemli ve gerekli görüyoruz..


TAŞ OCAKLARININ HUKUKİ STATÜSÜ VE GERÇEKLER..

Bundan evvelki yazımızda taş ocaklarının çevre kirliliği açısından sebep olduğu olumsuzluklara dikkati çekmiş ve ruhsatlarının 3213 sayılı maden kanunu kapsamında değil çevre kanunu ve ÇED yönetmeliği kapsamında verilmesi gerektiğini ifade etmiştik..

Bugün de ormanlarımız, arım alanlarımız, su kaynaklarımız, çevredeki yerleşim birimlerimiz,yabani yaşam, jeolojik yapı, görsel kirlilik, tarihi eserler, doğal afetlere davetiye çıkarılması, turizm, karayolları gibi çok değişik alanlarda zarar veren taş ocakları sorununun hukuki boyutlarını gündeme getirmek istiyoruz..

Anayasamız ormanların başka amaçlarla kullanılmasını çok sınırlı birkaç hal dışında adeta yasaklamıştır.
Ormanlarımızın hayat kaynağı olan temiz hava, su, canlılar ( endemik bitki, faydalı böcek ve tüm hayvanlar gibi yaşamsal değerler olduğu ve bu değerleri içinde barındıran çok önemli doğal varlıklar olduğunu kabul etmiştir.
Dolayısıyla bu alanlarda izin verilen faaliyetler ve ruhsatlar bu ana ilkeye tamamen aykırı düşmektedir.

Yine anayasamızın 43. maddesinde; devlet tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır hükmü vardır.
Ancak birçok tahsis veya ruhsat  alanında tarihi, kültürel ve tabiat varlıkları yer almaktadır.

Anayasamızın 56. maddesinde herkes; sağlıklı ve dengeli bir yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir amir hükmü yer almaktadır.

Taş ocağı ruhsatı verilen bölgelerde yapılan patlatmalardaki sarsıntılardan su kaynakları kaybolmakta kirlenmektedir.

Anayasamızın 45. maddesi devlet tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, bitkisel ve hayvansal üretimi arttırmak maksadıyla tarım ve hayvancılıkla uğraşanları destekler bu konuda gereken tedbirleri alır demektedir.

Taş ocaklarına verilen ruhsatlar sonucu tarımsal su kaynakları tahrip olduğu gibi tarımsal bitki ve meyve ağaçları da tozdan büyük zarar görmektedir.

Ayrıca taş ocakları için ÇED alınmaması da ayrı bir hukuksal boşluk doğurmakta ve ruhsat alınan saha ve çevresinde ciddi hiçbir araştırma yapılmamaktadır.

Burada kısaca özetlemeye çalıştığımız sebeplerle taş ocaklarına ruhsat verilmesi konusu bütün boyutları ele alınmalı ve 3213 sayılı maden kanununun 7. maddesi değiştirilerek bu kanun  kapsamından çıkarılmalı ve ÇED kapsamı içinde değerlendirilmelidir.

Ziya  GÜNEY
Nilüfer Kurucu Belediye Başkanı

7 Temmuz 2014 Pazartesi

TERMİK SANTRALLERİN ZARARLARI :

Termik santrallerinin çevresel etkileri şöyle sıralanabilir: Hava Kirliliği, Su Kirliliği, Toprak Kirliliği, Canlılar üzerinde Yaptığı Etkiler.

Hava Kirliliği

  • Termik santrallerin çalışması sonucu ortaya çıkan baca gazı (SO2, NOx) birçok çevresel problemi de beraberinde getirmektedir. Kullanılan yakıta bağlı olarak değişen oranlarda çıkan gaz ve partikül maddeler uzun zaman boyunca havada asılı kalmaları nedeniyle bronşit, anfizeme, damar hastalıkları gibi hastalıkların yanında insan ölümlerine de sebebiyet vermektedir.
  • Termik santrallerin oluşturduğu hava kirliliği sadece havayı soluyan canlılara değil, orman ve geniş tarım arazilerine de olumsuz  etkiler yapmaktadır. Bacadan çıkan gazlar ve diğer maddelerin ürün verimlerine olumsuz etkileri görülmektedir.
  • SOve NOx gazları asit yağmurlarının oluşumunda birinci derecede sorumludurlar.
  • Bacalardan atılan kükürt ve azot oksitler, rüzgarla birlikte ortalama 2-7 gün içerisinde atmosfere ulaşırlar.
  • Bu zaman süresi içinde bu kirleticiler atmosferdeki su partikülleri ve diğer bileşenlerle tepkimeye girerek Sülfirik Asit ve Nitrik Asit’i oluştururlar. Atmosferde oluşan bu asitler,  yağmur ve kar ile yeryüzüne ulaşırlar.
  • Böylece termik santrallerin bacalarında gazlar ikinci kez ve daha geniş bir bölgeye etki etmiş olurlar.
  • Termik santral küllerinin toplandığı alanda oluşan Radon gazı havaya ulaşmaktadır.
  • Küllerin üzeri toprakla örtülse bile oluşan Radon gazı toprağın gözeneklerinden geçerek havaya karışmakta, yaklaşık 4 gün içerisinde Polonyum’a ve aktif Kurşuna dönüşebilmektedir.
  •  Bu nedenle kül yığınları çevreye radyoaktif madde yaymaktadır. Bacadan atılan maddelerin içerisinde en önemli olan radyoaktif madde Uranyum maddesidir.

Su Kirliliği

  • Termik santrallerde soğutma, temizleme vb. işlemler için önemli miktarda su kullanılmaktadır. Kullanılan bu suyun alıcı ortama deşarjı sonucu ortamdaki sıcaklık dengesi bozulur. Sıcaklık canlılar için hayati önem taşıyan bir kavramdır ve sıcaklık değişimlerinin canlı faaliyetleri üzerinde kısıtlayıcı hatta öldürücü etkisi vardır.
  • Kullanılan soğutma sularının alıcı ortama verilmeden önce arıtılması sırasında (geçici sertlik giderimi, çöktürme) kullanılan kimyasal maddeleri suyun verildiği ortamlarda kirliliğe neden olmaktadır.
  • Baca gazından çıkan maddelerin yarattığı asit yağmurları da yeryüzüne düşmeyle beraber kirliliğe, bitki ve toprak yapısında değişime  neden olabilmektedir.
  • Uçucu küllerde bulunan Fe, Zn, Cu, Pb vb. ağır metaller yağmur sularıyla yıkanma gibi durumlarla yer altı suyuna ve içme suyu kaynaklarına ulaşabilmektedir.

Toprak kirliliği

  • Termik santrallerin hava ve su ortamlarında yarattığı etkiler toprak içinde geçerlidir. Santralde kullanılan suların toprağa deşarjı, asit yağmurları, uçucu küllerin toprak üzerinde birikmesi gibi bir çok kavram toprak kirliliğine ve dolaylı olarak verim düşmesi ve ürün kalitesinin bozulmasına sebep olmaktadır.
  • Santralden çıkan baca gazları bitki örtüsünün gelişimini yavaşlatır.  Ürün kalitesi ve ürün veriminin düşmesine neden olabilir.
  • Toprak çoraklaşması, orman azalmasına sebep olabilir.
  • Yapılan araştırmalar santral çevrseinde yaşayan insanlarda solunum yolu rahatsızlıklarının diğer bölgeler göre daha çok olduğunu ortaya koymuştur.
Prof. Dr. Gülfem Bakan (TMMOB Samsun Kent Sempozyumu kitabında yayınlanmıştır)

5 Temmuz 2014 Cumartesi

DEMİRTAŞ KÜLTÜRÜ

Demirtaş Lozan Antlaşmasını müteakip 1924'deki mübadele gösteri sonrası oluşmuş bir beldedir.Mübadele öncesi yoğunlukla Rumlar'ın yaşadığı Demirtaş'a Yunanistan'ın Drama ve Gırmış bölgelerinden gelen göçmenler yaşam kültürlerinide buraya getirmiştir.Düğün,Hıdrellez,günlük konuşma,sosyal ilişkilerde hala geldikleri bölgenin illeri görülmektedir.
Demirtaş kültürünün yeniden şekillenmesinde önemli bir dönüm noktası da sanayileşme ile tarım topraklarının azalması,tarımsal sanayileşmedir.Sanayileşme ile Demirtaş'a kent kültürü girmiştir.Başta konutlar değişmiş aile yapısı çekirdek aileye dönüşmüştür.
Demirtaş'ta kültürel eser olarak iki eser sayılabilir.Demirtaş Höyüğü ve şimdi cami olarak kullanılan Tho Ortkos Kilisesi Bursa'daki ilk yaşam buluntularının bulunduğu Demirtaş Höyüğü M.Ö. 2500 yıllarına aittir.Bu Höyükte genelde elde yapılan,az miktarda da çarkta yapılmış Kase,Küp ve Testilere ait seramik parçaları bulunmuştur.
Tho Ortkos kilisesi kuruluşu 1787'lere uzanan Demirtaş tarihinde ayakta duran en eski eserdir,1924'den sonra cami olarak değiştirilmiş ve halen kullanılmaktadır.


DEMİRTAŞ BARAJI

Demirtaş Barajı 1977-1983 yılında yapılmıştır.Beldenin kuzeydoğusunda belde merkezine 2 km. uzaklıktadır.Barajın özellikleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Gövde Hacmi                                : 1.780.000.000 m3
Krek Kotu                                     : 173 m.
Talvegden Yükseklik                   : 45 m.
Temelden Yükseklik                    : 57.5 m.
Normal Su Kotu                            : 168.20 m.
Normal Su Kotuna Göre Hacim   : 1.445.700.000 m3
Göl Alanı                                        : 0.95 km2
Drenal Alanı                                   : 52 km2
Sulama Alanı                                  : 2160 dekar



: 2160 dekar

4 Temmuz 2014 Cuma

Bursa Demirtaş

DemirtaşBursa'nın Osmangazi ilçesine bağlı bir nahiyedir. 2007 Yerel Seçimleri'ne kadar Demirtaş Belediyesi olarak ayrı bir devlet kuruluşuydu. Fakat bu tarihten sonra Bursa Büyükşehir Belediyesi'ne bağlandı.



Nüfus yerli olarak adlandırılan kısmı Yunanistan ile Türkiye arasında yapılan mübadele ile yöreye yerleşmiştir. Diğer bir kesim olan göçmenler 1970 yılından sonra Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç edenler oluşturur. Nüfus iş saatleri içinde DOSAB sayesinde yükselir.

Tarıma dayalı ekonomi bulunmaktadır. Büykbaş ve küçükbaş hayvancılık neredeyse bitmiş durumdadır. Diğer bir etken ise DOSAB sayesinde sanayi olmuştur. Göçmen nüfusun büyük bir çoğunluğu fabrikalarda çalışmaktadır.

DSİ tesisleri, Kıran tepe, Demirtaş barajı bölgenin piknik alanlarıdır.

Tepelik bir alanın eteğine kurulan şehir, daha sonraları ovaya doğru genişlemiştir. Cumhuriyet mahallesi, Barabaros mahallesi, Dumlupınar mahallesi ve Sakarya mahallesi olmak üzere dört mahalle bulunmaktadır. Genel olarak mübadele öncesi evler ve sokaklar Rum mimarisi gereği sıktırlar. Ama bu ortama rahat bir hava verir. Yeni yapılan binaların çoğu bahçelidir. Fakat bazı binalar mimariden uzak soğuk bir tasarıma sahiptir. Merkezinde ve Yeni mahallede çok güzel meydan vardır.

Bölgede 4 cami bulunmaktadır. Şehir merkezindeitfaiye vardır. DOSAB'da Çekirge Devlet Hastanesi'nin bir şubesi bulunmaktadır. Pek çok eczane ve bir adet sağlık ocağı bulunmaktadır. Gelişen bir yerleşim alanı olduğu için inşaat sektörü ile ilgili firmalar bolca mevcuttur.

Bulunduğu konum itibari ile bölge Bursa'nın hemen hemen heryerine eşituzaklıtadır. Ayrıca trafik az olduğu için şehre ulaşım kolaydır. Şehir termianaline yakındır. Bölgede pek çok büyük alışveriş mağazası, Uludağ üniversitesi kampüsü, lise (Bursa Fen Lisesi), Atık su tesisi bulunmaktadır.


Demirtaş dört mahalleden oluşmaktadır. Bunlar;
  • Sakarya Mahallesi
  • Cumhuriyet Mahallesi
  • Dumlupınar Mahallesi
  • Barbaros Mahallesi'dir.